Yazımıza başlarken bazı hatırlatmalar yapmakta fayda var. Fransa dünya futbolunda oldukça etkili ve önemli bir ülke. 1998 yılında ev sahipliği yaptığı dünya şampiyonasında finalde formunun zirvesindeki Brezilya takımını 3-1 yenmiş ve ilk dünya şampiyonluğunu kucaklamıştı. Kuşkusuz bu zaferin mimarlarından artık ismini fazla duymadığımız Fransız milli takımının o zamanki teknik direktörü Aimée Jacquet ve takımın santrforu, efsanevi golcüsü, Fransa’yı finale ve kupaya taşıyan Zinedine Zidane idi.
Zinedine Zidane tıpkı bugün Mbappé’de olduğu gibi 7’den 77’ye, hatta belkide buna 7 yaşından küçükleri ve 77 yaşından büyükleri de dahil edebiliriz, herkesin gönlünde taht kurmuş bir futbolcuydu.
Sadece 1998 yılında Brezilya’ya karşı oynatılan final maçında attığı 2 gol ile değil, tüm turnuva boyunca gösterdiği performansıyla, soğuk kanlılığıyla, attığı muhteşem gollerle herkesi kendine hayran bırakmıştı. Futbolla yakından uzaktan ilgisi olmayan insanlar Zinedine Zidane diğer adıyla “Zizou”nun maçlarını herkes takip ediyordu.
Ben şahsen 1998 yılında dünya kupası finalini Tunusta izlemiştim. Maçı izleyen tunuslular Fransa’nın maçlarında Fransa’yı tutmasalar bile, Zidane’ı destekliyorlardı ve “kesin Zidane kazanacak” gibi iddialarda bulunuyorlardı. Onlar için Brezilya karşısına çıkan takım sanki Fransa değil “Zidane’ın takımıydı”, ve kazanmayı mutlaka hak ediyordu.
1998 yılında Dünya şampiyonu olan takımda Zidane dışında da müthiş isimler vardı tabi, Thuram, Emmanuel Petit, Laurent Blanc, günümüzde Fransız MilliTakımı’nın teknik direktörü Dider Deschamps’da o efsane kadroda yer alıyorlardı.
Zinedine Zidane Cezayir’li göçmen bir ailenin çocuğuydu, fransızdı ve Fransa için ter döküyordu. Her fırsatta fransız olmaktan gurur duyduğunu ve Fransa için ter döktüğünü, kendi başarısının Fransa’nın başarısı olduğu söyleyerek, Fransa’da Kuzey Afrika göçmeni olan ve ülkeye entegrasyonda zorluk çeken tüm gençler için büyük ama çok büyük ve hiçbir sporcunun o ana kadar başaramadığı bir biçimde toplumsal birleştirici bir güç olmuştu.
Zidane aktif futbol hayatına son verdikten sonra, dünyanın en büyük, en prestijli futbol kulübü olan Real Madrid’in teknik direktörlüğünü üstlenmişti yıllarca. Teknik Direktör olarak büyük başarılara imza attı bu kulüpte. Christiano Ronaldo’lu, Gareth Bale’li kadrosuyla.
Zinedine Zidane ismi zaman zaman – son derece doğal olarak – Fransız Milli Takımı’nın teknik direktörü olarak ismi geçiyordu spor basınında.
Zinedine Zidane hakkında bir özet geçtikten sonra geçtiğimiz haftalarda Fransa’da gündeme gelen polemikten bahsedebiliriz artık.
Ne enflasyon ve enerji krizi, ne benzin istasyonlarında oluşan kuyruklar ve vatandaşların araçlarına yakıt bulamaması, ne elektrik kesintileri, Fransız Futbol Federasyonu (FFF) ve federasyon başkanı Noel Le Graet’in yaptığı skandal açıklamalar ve beraberinde ortaya çıkan tartışmanın önüne geçemedi.
Fransa adeta tüm sorunlarını unuttu ve bu konuyu tartışır oldu. Sonrasında yaşanan büyük çalkantılar bile tartışmanın bitmesine yetmedi gibi görünüyor.
Yaşanan olaydan biraz öncesi gidelim, 2022 sonunda Qatar’da gerçekleşen Dünya Futbol Şampiyonasına. Batı dünyasında kimileri “protesto edelim” dese de, Qatar Dünya Futbol şampiyonası tüm dünyada izlenme, seyirci rekoru kıran başarılı bir organizasyondu. Finalde bir önceki dünya şampiyonu M’bappé’li Fransa ile şampiyonluğa uzun yıllardır hasret olan Messi’li Arjantin vardı.
Final maçının teknik analizini futbol yorumcularına bırakalım ancak futbol tarihinde çok nadir rastlanabilecek şekilde bir final maçı penaltılara kaldı ve penaltılarda belki de “rus ruleti” olarak ifade edebileceğimiz bir oyunda kazanan Arjantin oldu. Fransa üst üste ikinci dünya şampiyonluğuna çok yakındı ama olmadı. Oysa Fransa Başkanı Emmanuel Macron finali tribünden izliyordu ve maç boyunca hop oturup hop kalkmıştı, kupayı Fransa Milli Takımı ile birlikte havaya kaldırmayı çok istiyordu. Bir önceki kupada şampion olup 4 yıl sonra finalist olmak büyük bir başarı ama psikolojik üstünlüğe sahipken kupayı Arjantin’in alması bazı futbol otoritelerine göre “finali Arjantin kazanmamıştı, Fransa kaybetmişti”.
Bu mağlubiyetin sorumlusu doğal olarak teknik direktör Didier Deschamps idi. Oyuncu değişikliklerinde yanlış kararlar almıştı, aynı zamanda takım kaptanı olan kaleci Hugo Lloris’in’nin yorgun olduğunu ve belkide penaltılar için hazır olmadığını görebilmeliydi.
Tabi bu tür maçlarda tarih daima kazananın yanında olur ve Fransa kazansaydı Arjantin teknik direktörü kaybeden olacaktı ve eleştirilecekti.
Fransız basınında teknik direktör Didier Deschamps hakkında onu rencide edecek hiçbir yazı olmadı kupadan sonra, tam aksine onun başarısından bahsediliyordu. Ancak yine de belkide artık değişmesi gerektiği ve yerine başka bitr teknik direktörün gelmesinin iyi olabileceği söylentileri başlamıştı.
Fransız Futbol Milli takımı gibi büyük bir takım için düşünülebilecek isim de büyük olacaktı. Bu konu konuşulduğunda olabilecek alternatif tek isim Zinedine Zidane idi.
İşte tam da bu atmosferde FFF yani Fransız Futbol Federasyonu Didier Deschamps ile yeni bir sözleşme imzalamaya hazırlanırken, 3 dönemdir futbol federasyonun başındaki isim Noël le Graët bir radyo programına sabah saatlerinde konuk oluyordu.
Programın sunucusu federasyon başkanıyla konuşurken konuyu Zinedine Zidane’a getirmişti. Zidane’ın Brezilya Milli Takımı’nın başına gelebileceğini, bu konuda söylentiler olduğunu ve konu hakkında duygu ve düşüncelerini sorsu 82 yaşındaki başkan Le Graët’e. Sunucu bir bakıma efsane oyuncu ve dünyaca tanınmış teknik direktör ve Fransa’nın “medar’ı iftiharı” Brezilya’ya kaptırma konusunda üzüntü duyup duymadığını öğrenmek istiyordu başkanın. Ve belkide ipleri koparan şu soruyu sordu başkana:
“Zidane sizi aradı mı ?”
Bu soru üzerine federasyon başkanı ne sunucunun ne dinleyicilerin beklemediği bir şekilde “Zidane nereye giderse gitsin hiç umurumda bile değil, ilgilenmiyorum. Hayır beni hiç aramadı, arasa zaten telefonuna çıkmazdım” şeklinde bir cevap verdi. Program sunucusu da muhtemelen böyle bir cevap beklemiyordu başkandan. Federasyon başkanının yaptığı bu açıklamaya tepkiler çok gecikmedi.
İlk tepki günümüzde fransız futbolunun yıldızı, milli takımın herşeyi, M’bappé’den geldi.
Twitter hesabından “Zidane Fransa’dır, bir efsaneye saygıda kusur olmaz” şeklinde bir tweet yazdı. Sonrasında tepkiler çığ gibi büyüdü. Tepkiler arasında spordan sorumlu bakanda vardı. Fransız futboluna hizmet vermiş efsane bir isme saygısızlık ettiğini söylüyordu.
Kimileri 81 yaşındaki federasyon başkanının alkole çok düşkün olduğu ve o röportajı verdiğinde çakır keyif olduğunu söylüyordu.
Tepkilerden kısa bir süre sonra Noël Le Graët bir özür mesajı yayınladı ya da yayınlamak zorunda kaldı. Yanlış anlaşıldığını ve niyetinin Zinedine Zidane’a kabalık etmek olmadığını ifade etti.
Ancak maalesef bu özür açıklaması başkanı kurtarmaya yetmedi. Yapmış olduğu talihsiz açıklamadan önce de hakkında, taciz, mobbing, cinsiyetçi davranışlar ve ifadeler gibi çeşitli suçlamalar olan Noël Le Graët’in FFF’de başkanlık görevine son verildi. Ama bu arada milli takım teknik direktörü Didier Deschamps’ın kontratını 2026 yılına kadar uzatmaya fırsatı oldu koltuğunu bırakmadan önce.
Olay sadece fransız spor basınının konuştuğu bir konu olmaktan çıkıp ulusal bir mesele haline geldi Fransa’da. Tüm basın bunu konuşuyor, belki daha çok konuşulacak ama medya patronları daha fazla konuşulmaması konusunda baskı yapıyor. Tabi tüm basının ve kamuoyunun esas merak ettiği tüm bu olan biten hakkında Didier Deschamps’ın ne düşündüğü. Didier Deschamps bu konuda sessizliğini korumaya devam ediyor. Her ne kadar “Zinedine Zidane’ı çok severim, benim çok yakın arkadaşımdır” demesi beklenmese de, kamuoyu kendisinden en azından “Zidane benim arkadaşımdır, birlikte şampiyon olduk, kendisi Fransa ve Dünya futboluna çok katkıda bulunmuştur” tarzında bir açıklama bekledi ve belkide halen bekliyor.
Sözleşmesi 2026 yılına kadar uzatıılmış olan Fransız milli takım teknik direktörü Didier Deschamps’ın bu sessizliğini farklı yorumlayanlarda var fransız basınında. Bu sessizliğin duygusal bir boyutu olduğu düşünülüyor. Didier Deschamps’ın 1998 yılında dünya şampiyonu olan takımın kaptanıydı. O efsane kadroda herkes çok önemli, çok kıymetliydi ancak Zinedine Zidane takımın yıldızıydı. Flaşlar, sahne ışıkları her zaman Zidane’a yöneliyordu.
Kimilerine göre Zidane’ın gölgesinde olmak, mikrofonların takım kaptanına değil de Zidane’a uzatılıyor olması, daha o zamanlardan beri takım kaptanı Deschamps için, ego’sunu inciten, asla hazmedemediği bir süreçti. Aradan 25 yıl geçmiş olmasına rağmen Fransa Milli takımının teknik direktörü olarak bir sürü başarıya imza atmışken ve sözleşmesi 2026 yılına kadar uzatılmışken, halen Zinedine Zidane’ın nefesini ensesinde hissetmesi, kendine rakip olarak görmesi, belki de “acaba beni kovup yerime onu alırlar mı ?” endişesi ve yaptığı herşeyin, yazının başında da ifade ettiğimiz gibi 7’den 77’ye Fransa ve dünyada herkesin gönlünü fethetmiş Zinedine Zidane’la kıyaslanması muhtemelen yaşanması kolay bir şey değil. Evet kimileri böyle yorumluyor Didier Deschamps’ın sessizliğini.
Sonuç olarak Noël le Graët’in görevine son verildi, Didier Deschamps görevinin başında. Bildiğimiz kadarıyla Zinedine Zidane Brezilya milli takımı ya da başka bir kulüple bir sözleşme imzalamadı, Zizou’nun İsviçre’de futbol okulu var, onunla yakından ilgileniyor. Bu hikayeden basına başka malzeme çıkmayacak gibi görünüyor.
Fransız basının değinmediği ya da gözünden kaçırdığı konu bizim esas dikkatimizi çeken konuydu.
Noël le Graët uzun yıllardır üç dönemdir federasyon başkanı, bu “skandal” patlak verene kadar dokunulmaz bir statüsü vardı. Hakkındaki söylentiler, suçlamalar ne olursa olsun koltuğu sağlamdı. Ta ki Zidane hakkında söylediklerine kadar. Halkın tepkisini çekti ve muhtemelen bu tepkiyi beklemiyordu.
Neydi Noël le Graët’i bu kadar dokunulmaz kılan ? Politikacıların, bakanların, bürokratların en ufak bir söylentide bile istifa ettiği Fransa’da, Noel le Graet’in bu kadar fütursuzca davranmasına, “ne istersem yaparım, kimse bana bir şey diyemez ve yapamaz” duruşu ve özgüvenini ne sağlıyordu ?
Didier Deschamps ve federasyon başkanın bu kadar yakın olmaları birbirlerine güvenmeleri hangi seçkin kulübe veya derneğe üye olmalarından kaynaklanıyordu ? Noël le Graët Zinedine Zidane’ı neden bu kadar küçümsüyordu ? Didier Deschamps’a gösterdiği saygı ve hürmetin %1’ini bile neden esirgiyordu Zizou’dan ? Nasıl bir hiyerarşik yapı vardı fransız futbolunda ? Zinedine Zidane hangi seçkinler kulübüne üye olsaydı federasyon başkanı tarafından saygı görürdü ? Son derece özgür ve hiçbir baskıyı kabul etmeyen fransız basınında Zinedine Zidane’ı desteklemekle beraber bu konuda derin bir analize rastlamadık.
Belkide cevap Didier Deschamps ve Zinedine Zidane’ın yüz ifadelerinde, hangisi daha huzurlu görünüyor ?