Bilimadamları son dönemde hafıza ve mantık yürütme gibi düşünsel işlevlerimizin ne zaman düşüşe geçtiğine dair çalışmalar yürütmektedir. Uzun süredir açıklamaya çalıştıkları gibi 25 yaşımızdan sonra sinir hücrelerimizde bir yayılma değil de bir gerileme, yok olma safhasına girildiğini göz önüne alarak nöroloji uzmanları, beynin farklı şartlara karşı esnek gelişim süreci gösterdiğini keşfederek bu bilim dalında yeni perspektifler açmış olup beyin işlevlerinin gerilemesiyle de mücadele edecek yolda önemli bir adım attılar.
Bu çerçevede, Archana Singh-Manoux (Inserm, France/ University College London, GB) isimli epidemiyolojist ve ekibinin British Medical Journal’de yayımladığı ve 10 yılı aşan bir süreçte 7.000 birey üzerinde yürütülmüş araştırmanın düşünsel etkinliğimizin 45-49 yaşlarında başladığını saptayan sonuçları bilim dünyasında bir soğuk duş etkisi yapmıştır.
“Mühim olan düşünsel etkinliğimizdeki düşüşün ne zaman başladığını anlayabilmekte” diyor Archana Singh-Manoux, beklenen yaşam süresinin gittikçe arttığı zamanımızda gittikçe önemini artıran bu olduya dair. “,bu konu oldukça tartışılmaktadır,” diye ekliyor toplumsal sağlık uzmanı, “bazı çalışmalar 60 yaşından evvel bir düşüş gözlenmediği yönünde olsa da özellikle demans(düşünce bozukluğu) üzerine yürütülen başka araştırmalar bu sürecin çok uzun olduğunu ve ilk demans belirtilerinin 20-30 yaş arasında başladığını gösteriyor. Bunu anlamak düşünsel işlevlerimizin düşüşünün önüne geçmek adına çok önem arz ediyor”
Fransız-İngiliz işbirliği içinde araştırmayı yürüten ekip Whitehall II olarak bilinen ve 1985’ten bu yana İngiliz memurlar üzerinde yürütülen proje hakkında bir araştırma yapmıştır. Anlaşıldığı üzere bu araştırmanın hedefi eğitim düzeyleri çok farklı olsa da (liseden terk, lise veya üniversite mezunu) “beyaz yakalılar” olarak tabir edilen kalburüstü sosyal tabakadır.
10 yıl boyunca, araştırma görevlileri araştırmaya katılan bütün bu 45 ile 70 yaş arasındaki (5.198 erkek ve 2.192 kadın) gönüllülerin herbirini, biri hafıza biri mantık ve sonuncusu kelime dağarcığı olmak üzere üç testten geçirmişlerdir. Sonuçlara bakıldığında ise kelime dağarcığının kullanımında düşüş gözlenmezken hafıza ve mantık testlerinde 45-49 yaş aralığındaki bireylerden başlamak üzere gittikçe düşük sonuçlar almaya başlandığı saptanmıştır.
Yine de “bu sonuçlara bakarak 45 yaştan sonra düşünsel faaliyetlerimiz düşer, gibi bir çıkarım yapamayız,” diye belirtiyor Archana Singh-Manoux. “Araştırmanın sonucu ardında önemli bireysel farklılıkların da saklandığını görmemiz gerekiyor: %4 düşüş beklenen belli bir yaş aralığında kobaylar arasında hiç düşüş göstermeyen de %8 düşüş gösteren de bulunmaktadır.”
Sonunda, Whitehall II araştırması kapsamında elimizde birikmiş ve risk etmenlerini(obezite, sigara kullanımı, hipertansiyon vb) de göz önüne alan veriler ışığında, araştırmacılar bireyler arasındaki bu farklılıkları açıklayacak risk faktörlerini belirlemeyi umuyorlar. Eldeki gönüllüler arasında şu an sonuca varmamızı sağlayacak kadar sayıda demans örneği olmadığından şimdilik çalışma süregitmekte.
“İlginç olan, ieri yaşlarda demans vakalarını tetiklediği bilinen risk etmenlerinin insan hayatında daha önceden de var olup olmadığının incelenmesidir,” diyor hala sosyal mesajlar vererek entellektüel işlevlerimizin düşüşünü önlemek niyetinde olan Archana Singh-Manoux.
Birçok araştırma, Alzheimer vb. demans durumunun riskinin bireyin hayat boyunca sürdüregeldiği zihinsel ve entellektüel faaliyet ne kadar yoğunsa o kadar aza indirgendiğini saptıyor. “Beyin cimnastiği” hala düşünsel kapasitemizi korumanın en önemli aracı olmaktadır. “Ancak herkesin zihinsel işlev bozukluklarına karşı duruş kapasitesi farklıdır,” diyor ve “hayat boyu farklı durumlara uyumda herkes aynı esnekliğe sahip değildir,” diye ekliyorlar. Bütün bu epidemiyolojik çalışmaların amacı, hayatın hangi devresinde bireylerin kiminin 70 kiminin 80 yaşında demans geliştirdiğinin de sebebini açıklayacak bu farklılıkların devreye girmekte olduğunu belirlemek.