ATOM ile ilgili daha önce Emek Kepenek ile röportaj yapmıştık. Şu anki ATOM Proje Koordinatörü Elif Buğdaycıoğlu ile ise ATOM hakkında değil belki ama Türkiye?deki oyun sektörü ve o dönem başında olduğu Zibumi oyun firmasının yapımları hakkında da şurada bir röportajımız olmuştu. Zibumi de ATOM?dan çıkan firmalardan biri olduğu için o röportajda bahsedilenler aslında bu kuluçka merkezinin ne tür meyveler verdiğini görmek açısından önemli.

Geçtiğimiz ayın sonunda ATOM, hakkında güncel veriler içeren bir basın bültenini paylaşmıştı. Alıntılayacak olursak:

?Altı yılda 40 üzerinde ekibe destek veren ATOM, Türkiye?de oyun geliştirme sektörünün de kilit taşını oluşturuyor. Şimdiye kadar 500 saat üzerinde sağladığı eğitimlerden 1000 üzerinde geliştiricinin faydalanmasına imkan yaratan merkez, sektörde faaliyet gösteren firmaların insan kaynakları ihtiyaçlarına ve ekip yapılanmalarına da destek oluyor. Düzenlediği ulusal ve uluslararası etkinliklerle de bünyesinde geliştirilen oyun sayısı 200?ü geçen ATOM, Türkiye?de faaliyet gösteren ve göstermek isteyen oyun geliştiricileri ve animasyon sanatçılarını bir araya getirmeye devam ediyor. Şimdiye kadar ATOM?dan mezun olan ekiplerin 2 milyon ABD Doları üzerinde finansman sağlayabilmiş olması da ATOM?un iş geliştirme desteğinin başarısını yansıtıyor.?

DSC_0816

ATOM?a girdiğim zaman beklentilerimin aksine geniş ve açık bir alana yayılmış masa grupları buldum. Beklentimin aksine dedim çünkü kuluçka merkezinde aynı anda birçok oyun projesi geliştiriliyor, dolayısıyla birçok farklı grup var. Ben çalışma alanlarının daha keskin çizgilerle ayrılmış olmasını bekliyordum fakat akademide klişeleşmiş Foucaultcu tabirle ifade edersek, panoptikon vari bir çalışma düzenine rastladım. Yani çalışma alanı oldukça açıktı, masalar paravanla ya da herhangi bir fiziksel objeyle ayrılmamış durumda. Elif Buğdaycıoğlu?na bunun bilinçli bir tercih olup olmadığını sorduğumda kendisi onayladı. ATOM?un ilk açıldığı dönemde paravanlar kullanılıyormuş ancak açık ofis mantığının oyun geliştirme sürecini daha olumlu yönde etkilediği gözlemlenmiş ve bu yüzden mekan bu mantığa göre yeniden şekillendirilmiş. Şu anki düzende birçok farklı grubun öyle veya böyle bir şekilde etkileşim içerisine girdiğini, bunun her ekibin yapım sürecine daha çok verim kattığını ve kendi içerisinde bir ekosistem geliştirdiğini fark edebiliyorsunuz. Bazı kişiler bu mantığa göre kurgulanmış alanları mahremiyeti öldürdüğü için eleştiriyor ancak eğer amaç bir değer üretmekse, ben kişisel olarak bu tür eleştirileri yersiz buluyorum.

Benim ziyaretim sırasında on iki farklı grup projeleri üzerinde çalışmaya devam ediyordu. Ekiplerin sayısı ise tek kişiden yedi-sekiz kişiye kadar farklılık gösterebiliyor. ATOM?un aslında proje geliştirmek isteyenler için sağladığı en büyük katkı mekan. Eğitim açısından her ne kadar ATOM?un farklı firmalarla anlaşması olsa da ve sektörden uzman kişiler eğitim vermeye gelse de mekan aslında sanıldığından daha büyük bir rol oynuyor. Birkaç kişi tek bir odaya kapanmaktansa kendinizi yapıcı bir şekilde diğer proje geliştiren ekiplerle karşılaştırmak, kendi amaçlarınız doğrultusunda bir rekabet içerisine girmek ekiplerin üretim süreci için olumlu faktörler. Nitekim en nihayetinde projenin başarısı ekibin iç koordinasyonuna ve oluşturdukları üretim metodolojisine bağlı. Elif Buğdaycıoğlu, her ne kadar ekiplerin projeye maddi bir kaygıyla başlamadığını belirtse de, daha en baştan bazı deadline?lar belirlemenin önemini vurguluyor. Bu tarz çalışma geçmişine sahip olmayan ekipler, deadline?lar sayesinde zaman yönetimini daha etkin kullanmayı öğreniyor. Bu aşamada Elif Buğdaycıoğlu?nun programa katkıları büyük. Kendisi de bu ekosistemin içinden çıkan biri olarak sistemin artılarının ve eksilerinin gayet farkında. Dolayısıyla ATOM?da bulunan ekiplere rehber olarak en ideal kişi.

Elif Buğdaycıoğlu görüşmemizde, daha önceki röportajımızda da olduğu gibi, oyun projelerinin yalnızca teknik çerçevede değerlendirilemeyeceğini; tasarım ve iş geliştirme modellerinin de en az teknik süreç kadar dikkate alınması gerektiğini belirtti. Gerçekten de birkaç yıl öncesine kıyasla yeni oyun geliştirme araçları sayesinde oyun üretme süreçlerinin demokratikleştiğini fark ediyoruz. Eskisine göre bir oyun üretebilmek artık daha bile kolay diye biliriz. Ancak bu da piyasada birçok oyunun yer alması anlamına geliyor, yani rekabet eskisine göre daha zor ve diğer yapımların arasından sıyrılmak ve daha göz önünde olabilmek için oyunun tasarımına ve pazarlama stratejilerine en az teknik detaylar kadar mesai harcamak gerekiyor. Bir oyununuz ne kadar iyi olursa olsun, kimse oynamıyorsa maalesef pek bir değeri olmuyor.

ATOM?daki mekanın tek dezavantajı belki de yerin altında olması. Maalesef pencereden içeriğe giren bir güneş ışığı yok. Ancak oyun fikirlerini hayata geçirmek isteyen ekipler için bu çok sorun teşkil etmese gerek. Nitekim ATOM, başarısını Darklings ve Joinz gibi uluslararası başarı elde etmiş oyunlarla ve bünyesinden çıkan Zibumi, Panteon, Kodobur, Lamagama gibi firmalarla ispatlamış durumda. İnkübasyon merkezine getirebileceğim tek eleştiri belki de üretimin daha çok mobil platforma ve küçük projelere odaklı olması. Küçük küçük adacıklar (ayrı ayrı gruplar) yerine belki de herkesi bir araya getirerek oluşturulabilecek daha geniş çaplı bir proje üretilebilir. Bunun için ATOM, gerekli her türlü altyapıya sahip. Ancak proje vizyonunun pek bu yönde olduğunu sanmıyorum.

ATOM, ayrıca ODTÜ?nün oyun teknolojileri yüksek lisans öğrencileri için de çalışma alanı sunuyor. Geçen sene AMBER etkinliğinden tanıştığım Tarık Kaya?yı ve Serkan Pekçetin?i burada görmek benim için oldukça keyifliydi. Tarık Kaya?nın oldukça farklı bir aurası olduğunu belirtmeliyim, kendisini nedense hep jedi master olarak görüyorum, etrafındaki padawanlara ışık saçan bir yoda. Nitekim kendisi ATOM?daki diğer gruplara fizik konusunda eğitimler de veriyor ve ATOM?a game jam kültürünü aşılayan kişiler de yine kendileri. Tarık Kaya?nın kardeşi Talha Kaya ile oluşturduğu Kayabros adlı oyun grupları var. Çok yakın dönemde iki yeni oyun yayınladılar. Yaptıklarını bu siteden takip edebilirsiniz: http://kayabros.itch.io 

DSC_0819

Ziyaretimin geri kalanı için Erkan Bayol?e teşekkür etmeliyim. Hem kendisi benle Céidot ile ilgili deneyimlerini paylaştı, hem de benim binada bulunan diğer oyun firmalarını ziyaret etmemi sağladı. Gelmişken, geçmişte bana da ilham kaynağı olmuş Céidot ofisini de ziyaret etmek isterdim (nitekim geldiğimde firmanın logosu binanın dışında hala bulunuyordu) fakat maalesef firmanın kapanmış olmasından dolayı orayı görme imkanım olmadı.

Kuluçka merkezini saymazsak binada dört adet oyun firması bulunuyor: Panteon, Mild Mania, Pixofun ve İkisoft (Tale Worlds). Daha önce belirttiğim gibi Mild Mania (Darklings?i geliştiren firma) ve Panteon, ATOM?dan çıkan firmalar. Mild Mania?yı ziyaret edemedik fakat Panteon?un 16?yı bulan çalışan sayısıyla istikrarlı bir büyüme sürecinde olduğunu söyleyebilirim. Üzerinde çalıştıkları iki proje haricinde (biri simülasyon, diğeri ise oyun) yatırım yaptıkları bir ar-ge projesi de bulunuyor. Gelecekteki projelerinde animasyon konusunda yardımcı olması için TÜBİTAK destekli bir motion capture teknolojileri mevcut.

Şimdiye kadar Türkiye?de ziyaret etmiş olduğum oyun ofisleri arasında beni en çok etkileyen firmanın Tale Worlds olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yaptıkları başarılı oyunların arkasında zaten ancak böyle bir ofis beklenebilirdi. Metodolojik olarak oldukça disiplinli ve sistematik bir düzen kurulmuş. Beklenebileceği gibi her departman farklı odalarda kümelenmiş fakat aralarındaki köprü bilinçli şekillendirilmiş. Nitekim 50?den fazla kişinin olduğu bir ekibi etkin koordine edebilmek, kendi içinde ayrı bir sanat. Tale Worlds, Mount & Blade ile yapım süreçlerini kendi bloğunda paylaşıyor, isteyenler sitesinden yaptıklarını takip edebilir. Bloğu ziyaret ettiğinizde de göreceksiniz ki Tale Worlds, yalnızca M&B?i üretmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi teknolojisini geliştiriyor ve ülke topraklarımızda eksik olan nitelikli işgücüne herkesten daha fazla katkı sağlıyor. Bunu her yıl eğitmek için ofise aldıkları 10-15 stajyerle de gözlemleyebilirsiniz.

Erkan Bayol ve Elif Buğdaycıoğlu beni ziyaretim sırasında oldukça samimi bir şekilde karşıladı, buradan bana vakit ayırıp yaptıklarını detaylı bir şekilde anlattıkları için kendilerine bir kez daha teşekkür ederim.