“Ağlamasını nasıl durdurabilirim? Niye bu kadar ağlıyor? Ne yapmalıyız? Bırakalım öyle ağlasın mı yani?!” Çiçeği burnunda ebeveynler için “ağlayan bir bebek” üstesinden gelmesi zor bir süreçtir. Uykusuz gecelere ve cevapsız kalan tüm bu sorulara rağmen içiniz rahat edebilir. Sürekli ağlayan bebeğinizin sağlığı yerinde, sadece kurnazlık yapıyor.
Yeni yapılmış olan bir bilimsel araştırma bebeklerin ağlama “numarası” yapabileceğini gösteriyor. Ağlamak bebeklerin yenidoğanların kendini ifade edebilecekleri tek yöntem bir nevi bir hayatta kalma davranışı ancak bazen sıkıntıday”mış? gibi ağlayıp ilgi çekmeye çalışıyor olabilirler!
Japonya’nın başkenti Tokyo’da Sacred Heart Üniversitesinden Profesör Hiroko Nakayama, biri 7 aylık diğeri ise 9 yalık iki bebeği ağlama süreçlerini gözlemlemek üzere inceliyor. Bu araştırma için Profesör Nakayama bebekleri evlerinde 6 ay boyunca ayda 2 kere olmak üzere 60 dakika boyunca filme kaydetmiş. Sonuçta elinde 68 tane kayıtlı ?ağlama seansı? bulunuyormuş.
Çalışmadaki esas amaç bu ağlama krizlerinin pozitif ve negatif etkilerini incelemekmiş. Süreci özetlemek gerekirse, gerçekten bir sıkıntısı olduğu için ağlayan bebeğin ebeveynlerinden biri yanına geldiğinde bebeğin yüzünü buruşturduğu, dudaklarının aşağıya doğru büküldüğü görülüyor ve bebek derin bir şekilde inliyor. Oysa ?yalandan? ağlayan bebeğin yanına ebeveyni yaklaştığında, kısa sürecek bir negatif tutumdan hemen sonra pozitif sinyaller (kıkırdama, gülme) vermeye başlıyor. Annesi onunla ne kadar ilgilenirse o kadar bebek mutlu oluyor. İlgiye ihtiyacı vardı ve istediğini elde etti. ? Bebek annesinin ilgisini çekmek iöin kasten ağlıyordu? diye açıklıyor Profesör Nakayama.
Araştırmacıya göre bu sahte ağlamalar ile ilgili olumsuz bir izlenim edinilmemesi gerektiğini belirtiyor. ?Bu yalandan ağlama bebeğin sosyal gelişimine büyük oranda katkı yapmakla kalmıyor, onun duygusal gelişimine de çok büyük katkısı var.? Bebeğin dış dünyayla etkileşime girmesinin yegane yolu bu.
Araştırma ne olursa olsun, ister sahte ister gerçek bir ağlama olsun, ağlama krizlerini daima negatif sinyallerin takip ettiğini ve pozitif etkinin ebeveynle bebek arasında fiziksel temas ya da göz kontağı kurulduktan sonra geldiğini gösteriyor.
Yapılan bu çalışma ve sonuçlarında başka bir hususu dikkate almak gerekiyor. Profesöt Yamanaka’nın takip ettiği bu iki bebekten ilki, daha fazla yalancıktan ağlamış olanı, evin tek çocuğu değilmiş. Diğeri evin tek çocuğuymuş. Annesinin dikkatini üzerine çekmek için bir rekabet ortamı varsa, gerçekte olmasa da kendisini sıkınytaymış gibi göstermesi son derece normal görünüyor. Nakayama’ya göre bu durum kesinlikle endişe verici bir durum değil ve çocuklar için bir denge bulma süreci. Aile içinde herkes kendine bir yer bulacak ve ağlamak, sözcüklerden mahrum olduğu bu ilk aylarda, bebek açısından kendi bölgesini işaretlemek için tek yol görünüyor.