Eric Zemmour ismi son dönemde türk basınında “ 2022 Fransa Başkan seçiminde aşırı sağcı başkan adayı” olarak geçiyor.
2018 yılında katıldığı bir televizyon programında göçmen ailelerin fransız vatandaşlığı alan çocuklarına verdikleri yerel, yöresel isimlerin son derece yanlış olduğu entegrasyon için “gerçek fransız” ya da “batı medeniyetine ait” isimler vermelerini gerektiğini söylüyor. Karşısındaki afrika kökenli Hapsatou Sy isimli hanımefendiye ailesinin ona yanlış bir isim verdiğini mesela “Corinne” ismini verseler çok daha isabetli olacağını söylüyor.
2018 yılının eylül ayında bu konu ile ilgili bir yazı yayınlanmıştı Hutopia’da.
O zamanlar Eric Zemmour Fransa’ya başkan adayı olacağı fikri ancak “kötü bir şaka” olabilirdi. Ama anlaşılan Eric Zemmour uzun yıllardır kendini buna hazırlıyormuş. Eric Zemmour başkan adaylığını açıkladı ve seçim kampanyasını başlattı. Yapılan anketler kendisinin %16-17 oranında oy potansiyeli olduğunu gösteriyor. Şaka gibi görünse de kimi yorumcular kendisinin ikinci tura kalma şansının yüksek olduğunu ifade ediyor.
Eric Zemmour aslen bir köşe yazarı, bunun yanı sıra yayınlanmış deneme tarzında kitapları var. Kitapları büyük satış rakamları elde eden kitaplar. Tarihsel denemeler, Fransa’da ekonominin ve sosyal yaşantının neden kötüye gittiğini açıklamayı hedefleyen çalışmalar. Ama Fransa’da Eric Zemmour’u medyatik bir figür yapan esas olay, televizyon programlarında sürekli boy göstermesi. Tam anlamıyla bir polemik uzmanı. Davet edildiği her tv programında kendi fikirlerini empoze etmeye çalışıyor, karşısındakiler ne kadar konularında uzman olursa olsun, Eric Zemmour’un “çemkirmelerine” cevap vermeye çalışırken zayıf ve yetersiz görünüyor veya üslubu karşısında pes ediyor ve çoğunlukla mağlup olmuş görünüyor.
Eric Zemmour’un savunduğu fikirlere gelince kendisi bir İslam ve yabancı düşmanı. Fransa’daki tüm sorunların kökeninde göçmenlerin (bilhassa İslam coğrafyasından, Kuzey Afrika, Afrika ve Ortadoğu’dan gelen müslüman göçmenlerin) olduğunu ifade ediyor her fırsatta. Suç oranlarına bakıldığında, Fransa’nın bu ülkelerden göç almasıyla suç oranlarının artması arasında doğrusal bir ilişki olduğunu savunuyor. İslam dininin Fransa’nın değerleriyle bağdaşmadığını savunuyor. Ülkeye gelip yerleşen yabancıların entegre olmayı reddettiğini, kendi kültürlerini empoze ettiklerini bu sebeple fransız kültürünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kendince örnekler vererek savunuyor, fransız vatandaşlarını uyarıyor. Fransa’nın önce gelen düşünür ve yazarları Eric Zemmour’un “halkı kin ve nefrete teşvik ederek” ırkçılık yaptığına, suç işlediğine dikkat çekse de, televizyon programcıları reytingleri yükseşttiğinden olsa gerek Zemmour’u programlara davet etmeye devam ediyor.
2022 yılında yapılacak olan başkanlık seçimlerinde aday olacağını resmen açıklamasıyla birlikte, tv programlarına artık yorumcu olarak değil Başkanlığa aday olarak çıkıyor. Mitingler düzeliyor. Kullandığı ifadeler çok daha sert. Yabancılarla, göçmenlerle Fransa’nın kültürünün yozlaştığına, böyle giderse fransız kültürü diye bir şey kalmıyacağına vurgu yaparak, toplumun yabancılara çok da iyi gözle bakmayan bir kısmını korkutarak kendine yandaş topluyor.
Eric Zemmour’un liderliğinde oluşan harekette son derece enteresan tipler bir araya gelmiş durumda. Bunlardan bir tanesi Philippe de Villiers, ülkesinin giderek “islamlaştığına” dikkat çekiyor ve “Fransa’nın Hristiyan köklerinin” tehlike altında olduğunu her fırsatta ifade ediyor. Ekibin bir diğer elemanı Jean Messiha, esas ismi Hossam Boutros Messiha. Mısır kökenli, hristiyan kıpti bir ailenin çocuğu. 20 yaşında fransız vatandaşlığını aldığında vaftiz ismi olan Jean’ı yazdırıyor fransız kimliğine. Ekibin en gizemli elemanı, Zemmour’un gözünün önünden ayırmadığı baş danışmanı, seçim kampanyasını yöneten, 1993 doğumlu, Fas kökenli, kendisi gibi sefarad yahudi olan Sarah Knafo. Sarah Knafo’nun önlenemez yükselişi bu yazıya sığamaz, başlı başına ayrı bir yazıda ele almak lazım.
Eric Zemmour’un esas derdi İslam. Daha önceleri satır aralarında okuduğumuz islamofobi artık seçim kampanyasının ana mottosu olmuş durumda. Bir televizyon programında ağzından baklayı çıkardı ve seçimi kazanır kazanmaz, başörtüsünü yasaklıyacağını (!) Fransa’da hiç bir kadının başörtüsü ile sokağa çıkamayacağını ifade ediyor. Kendisini herhalde 90’lı yıllarda ki İstanbul Üniversitesi rektörü falan zannediyor. Burada esas düşündürücü ve bilhassa üzücü olan, Fransa’nın bir kısmının bu adamı destekliyor olması. Bu da herhalde Fransa’nın Kaderi. Kuşkusuz Charlie Hebdo, Bataclan gibi terör eylemlerinin İslam dini adına yapılmış olması, insanların Eric Zemmour’un peşinden gitmeye iten sebeplerden bir tanesi.
Oysa Fransa’da başkanlık seçimlerinde ne zaman aşırı sağı temsil eden aday 2. tura kaldıysa her seferinde fransızlar ittifak kurup (2002’de Baba Jean Marie Le Pen, 2017’de kızı Marine le Pen) karşı adaya oy vermişti. Eric Zemmour’un temsil ettiği aşırı sağ daha radikal, daha islamofob ve daha sağlıksız. Yıllarca tv programlarında polemik yapan, diğer konuklarla tartışmalara giren, herkesi eleştirip, kendi fikirlerini öven ve bunun dışında hiçbir şey yapmamış bir adamın Fransa’yı kurtaracak kişi olarak görünmesi çok düşündürücü.
Esas absürd olan şey, Eric Zemmour’un bizzat kendisinin de bir göçmen olması. Kendisi Fransa’da doğmuş ancak anne ve babası Cezayir’den Fransa’ya göç etmiş sefarad yahudi. Göçmen bir ailenin çocuğu olan Eric Zemmour’un göçmenlere özellikle de İslam Coğrafyasından gelen göçmenlere bu kadar tahammülsüz olması ve bütün seçim kampanyasını göçmen ve İslam karşıtlığı üzerinden yapması kuvvetli ihtimalle Psikoloji ve Psikiyatri bilim dallarında konunun uzmanları tarafından yorumlanabilecek bir durum.
Eric Zemmour’un başkanlık seçiminde “ciddiye alınması gereken” bir aday olması görünüşe bakılırsa “Fransa’nın kaderinde” var.