TPMP Fransa’da özel bir kanalda yayınlanan bir TV programı.

Programın sunucusu, yönetmeni, yapımcısı, kısacası herşeyi Cyril Hanouna adında biri. Tunus’tan Fransa’ya göç etmiş yahudi bir ailenin çocuğu. Cyril’in eğitim hayatı çok parlak değil. Fransa’daki pek çok musevi genç gibi şansını show dünyasında denemek “yırtmak” istiyor. Bir sürü radyo ve televizyon programında şansını deniyor, daha doğrusu ona şans veriliyor, ancak programlar tutmuyor, yürümüyor yeterli dinleyici/seyirci kitlesine ulaşamıyor. Fransa’daki yahudi lobisinin desteği bile Cyril Hanouna’nın kariyerinde patlama yapmasını sağlayamıyor. 30’lı yaşlarında şansı dönüyor.

Medya patronu Vincent Bolloré Cyril Hanouna’nın elinden tutuyor. Ona güveniyor, ona yapmak istediği programı yapabilmesi için bir fırsat sunuyor. Böylelikle Vincent Bolloré ve Cyril Hanouna dostluğu başlıyor.

Medya Patronu Vincent Bolloré

TPMP – touche pas à mon poste – (televizyonuma dokunma diye çevirilebilir) esasen televizyon programlarını konu alan bir TV programı. Televizyon programlarında nelere yer veriliyor, o hafta hangi günem konusu öne çıkmış bunlar ele alınıyor.

Program canlı yayınlanıyor ve programda izleyiciler ve konuklar oluyor. Tabi programda bir de Hanouna’nın seçmiş olduğu kadrolu yorumcular var. Tartışma, polemik, bağırıp çağırmalar reytingleri tavan yaptırıyor.Cyril Hanouna bu program sayesinde uzun zamandır beklemiş olduğu “çıkışı” yapabiliyor. Cyril Hanouna bu program sayesinde uzun zamandır arzu ettiği şöhreti yakalıyor. O da böylelikle bir televizyon starı oluveriyor. Geçmişte yaşamış olduğu hayal kırıklıkları, tüm kapıların yüzüne kapanması, büütün bir ay boyunca cebindeki 200 avro ile geçinmek zorunda olmasını fransız medyasının bir diğer harika çocuğu olan Marc-Olivier Fogiel’in programında kırmızı koltuğa oturarak itiraf (!) ediyor.

Cyril Hanouna Marc-Olivier Fogiel’in programında

“Fransa’da ırkçılık var mı?”, “Fransa’da islamofobi gerçekten var mı ?”, “Laiklik elden gidiyor mu?” gibi konular yüzeysel olarak konuşuluyor, kadrolu yorumcular ve konuklar birbirlerine laf sokuyorlar.

TPMP sosyal konuların konuşulduğu bir program gibi görünse de netice itibariyle bir eğlence programı . Pek çok konu konuşuluyor ama fazla suya sabuna dokunmadan. Genç bir seyirci kitlesi var programın. Bu seyirci kitlesi aynı zamanda seçmen kitlesi. Bu programa katılan politikacılar kamuoyunu etkileyebiliyor. Fransa Devlet Başkanı, Emmanuel Macron, başkanlık seçimlerinden hemen önce Cyril Hanouna’nın programına canlı yayında katılıyor ve TPMP’nin 1000’inci programından dolayı Chanouna’yı ve ekibini kutluyor.

Geçtiğimiz haftalarda TPMP programda yaşanan olaylar Fransa’nın gündemine düştü.

Bir süre aynı programda yorumcu olarak çalışmış sonra da LFI (La France Insoumise) partisinden milletvekili seçilmiş (2000’li, 22 yaşında) Louis Boyard geçtiğimiz haftalarda programa katılıyor. O günkü programın konusu Fransa kıyılarında yanaşan “Ocean Viking” gemisinde ki afrikalı göçmenler, sığınmacılar. İtalya’nın reddettiği göçmenleri Fransa kabul etmeli mi yoksa etmemeli mi konusu tartışılıyor.

Programın eski yorumcusu ve çiçeği burnunda 22 yaşında milletvekili Louis Boyard konuyu çok farklı bir yere çekiyor. Afrikalı göçmenlerin ülkelerini terk edip ölümü bile göze alarak Avrupa’ya gelme çabalarının altında yatan gerçeğin, çaresizlik ve fakirlik ile beraber avrupalı işadamlarının aifrika ülkelerini acımasızca sömürmesinden kaynaklandığını ifade ediyor. Tam da bu noktada milletvekili Louis Boyard konuyu farklı bir noktaya getiriyor. Programın yayınlandığı C8 ve başka bir çok kanalın sahibi, büyük medya patronu, Afrika ülkelerinde madenler, demir yolları, limanlar gibi pek çok yatırımı olan, aynı zamanda Cyril Hanouna’nın da patronu olan Vincent Bolloré’ye getiriyor konuyu Louis Boyard. Afrika’da orman yağmasının, çevre katliamlarının baş sorumlusunun aynı zamanda programın yayınlandığı C8 kanalının sahibi Vincent Bolloré olduğunu hatırlatıyor ve sonrasında kıyamet kopuyor.

Cyril Hanouna’nın tavrı birden bire değişiyor, öncelikle halkın oylarıyla milletvekili seçilmiş birine, eski program arakadaşına “mon chéri”(canım benim) falan diye hitap etmeye başlıyor, ve durum çok çabuk çirkinleşiyor. Louis Boyard “ben milletin vekiliyim beni susturamazsınız, benimle böyle konuşturamazsınız” dedikçe Cyril Hanouna “milletvekili olduysan, bu program sayesinde oldun. Bu programdan önce seni kimse tanımıyordu, şimdi ukalalık yapma..” gibisinden laflar ediyordu çıldırmış bir şekilde. Milletvekili kanalın patronu Vincent Bolloré’den bahsettikçe Cyril Hanouna daha da çıldırmıştı ve milletvekilinin üstüne yürüyordu. Bu aşamada türk televizyonlarında bile göremeyeceğimiz bir yalakalık örneği olarak “patronum hakkında böyle konuşamazsın, ben beni besleyen ele tükürmem” şeklinde patronunu savunuyordu, daha doğrusu afrika ülkelerinde yerel yetkililere ihale alabilmek için rüşvet verdiği mahkemelerce kabul edilmiş Vincent Bolloré hakkında konuşmasına izin vermeyeceğini belirtiyordu. Öyle ya kimse Cyril Hanouna’ya iş vermezken Vincent Bolloré ona kol kanat germişti, ona iş vermişti. Ayrıca Cyril Hanouna’nın Vincent Bolloré’nin oğluyla ortak bir yapım şirketi kurduklarını fransız bağımsız medyadan öğrenebiliyoruz.

Bugüne kadar gölge de kalmayı başarabilmiş fransız iş adamı, medya patronu Vincent Bolloré’nin ismi TPMP programında yaşananlardan sonra mercek altında. Bağımsız medya mensupları, gazeteciler, bugünlerde herkes Vincent Bolloré hakkında bildiklerini yüksek sesle ifade etmeye başladılar. Bolloré hakkında bir kitap yazan bir gazeteci yazım sürecinde nasıl tehditler aldığını, araştırmalarını yaparken çok büyük tehditler aldığını anlatıyor. İşadamı Bolloré gölgede kalmayı, kendisinden hiç bahsedilmemesini istemesi çok doğal. Vincent Bolloré ismi araştırıldıkça, kendisinin son 30 yılda nasıl zenginleştiği, nasıl “sihirli bir elin” kendisine dokunduğunun, Afrika kıtasında yaptığı işlerin, gizli anlaşmaların ortaya çıkmasını, fransız devlet yetkilileriyle özel yakınlığını kimselerin özellikle de bağımsız medyanın ortaya çıkarmasını istemeyeceğini tahmin edebiliyoruz.

Medya patronu Vincent Bolloré her ne kadar kendisinden bahsedilmesinden çok haz etmese de, bazı politik figürlerin sahibi olduğu kanallarda boy göstermesinden çok memnun oluyor. Gazeteci, televizyon yorumcusu, son seçimlerde Başkan adayı, aşırı sağı temsil eden Eric Zemmour’u Bolloré’nin sahip olduğu neredeyse her akşam görmek mümkündü. Bolloré’nin akçeli işler ve devletten ihaleler alma dışında dışında, ülke de aşırı sağı desteklediği bilinmekle birlikte kimse yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyordu.

TPMP programında yaşananlar pandoranın kutusunun açılmasına sebep oldu. Cyril Hanouna’nın fransız solunu temsil eden LFI partisinin milletvekili Louis Boyard’a yapmış olduğu kabalık ve saygısızlığın ötesinde, artık herkes TMMP’nin oligarkların menfaatlerini koruyan yandaş bir program olduğunu, Hanouna’nında yandaş ve yalaka bir tv sunucusu olduğunu konuşuyor.

Sarı yeleklilerin mücadelesinden sonra, önümüzdeki günlerde Fransa’nın gündemini “besleyen ele tükürmeyip onu öpenlerle”, “vicdanı ve cüzdanı arasında sıkışıp kalmış” devlet yetkilileri arasındaki mücadele belirleyecek.

Bu konuyu araştırırken çok şaşırdığımı, böyle şeylerin sadece ülkemizde, Türkiye Cumhurıyeti’nde olduğu düşünürdüm.

AEÇ