Okuyucuların dikkatine:

BU YAZI BİR FUTBOL YAZISI DEĞİLDİR, FUTBOL SADECE FUTBOL DEĞİLDİR

Mesut Özil türk asıllı bir alman vatandaşı.  Kendisi Alman Futbol Milli Takımının oyuncusu. Futbolda oynadığıu mevkii stopper, yani bir nevi oyun kurucu. Başka bir değişle Almanya’nın Milli takımının “beyni”.  22 Temmuz Pazar günü Mesut Özil Alman Milli takımında artık yer almayacağını açıkladı. Gerekçe olarak ise, kendi ülkesinde- yani Almanya’da- kendisine yönelik başlatılan ırkçı kampanyayı gösterdi.

Başta Almanya, İngiltere (hatırlatalım, Mesut Özil Arsenal takımında oynuyor), tüm Avrupa ülkeleri ve dünya basınında sadece spor bültenlerinde değil tüm basında yer aldı Mesut Özil’in bu açıklaması. Angela Merkel basın aracılığıyla Mesut Özil’in bu kararına “saygı duyduğunu” ifade etti. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Mesut Özil’in kararı ile ilgili bir açıklama yaptı basına. “Mesut’un açıklaması, takındığı tavır, tam millidir, yerlidir gözlerinden öpüyorum” şeklinde ifade etti verdiği desteği. Sadece futbolseverleri ilgilendirebilecek bir haber gibi görünse de, olan futbolun sınırlarını aşmış ve uluslararası diplomasi, ırkçılık, ayrımcılık, Almanya gibi kalkınmış ülkelerin göçmen politikaları gibi son derece “derin” konularla bağlantılı bir haber Mesut Özil’in haberi.

Peki tam olarak neler oldu? Olabildiğince kısa bir şekilde anlatmaya çalışalım:

13 Mayıs günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere ziyaretinde, -futbol yazarlarının ifadeleriyle- İngiltere’de “top koşturan”Türk asıllı Alman vatandaşı 2 futbolcu Mesut Özil(Arsenal) ve İlkay Gündoğan(Manchester City) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile birlikte basına poz verdiler.

Çekilen bu fotoğraflar sosyal medyada yayınlanmış ve Türkiye’de 24 Haziran da yapılacak olan seçimde (seçimlerden yaklaşık 6 hafta önce) her iki futbolcunun yeniden aday olan Tayyip Erdoğan’ı destekledikleri algısı oluşmuştu. Alman basını 24 Haziranda daha ilk turda zafere ulaşan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyasını destekledikleri için bu iki milli takım oyuncusunu ağır eleştirmişti. Bir kesim medya iki futbolcuyu otoriter bir rejimi desteklemekle suçlamıştı.

Dolayısıyla Mesut Özil’e yapılan eleştiriler, -sanılanın aksine- 2014 Dünya Kupasının sahibi Almanya’nın bu sene Rusya’da gerçekleşen şampiyonadan sürpriz bir şekilde elenmesinden ve Mesut’un son derece düşük bir performans göstermesiyle değil çok daha önceden başlamıştı. Eleştirilerin dozu Almanya’nın elenmesiyle birlikte artış gösterdi.

Mesut Özil yaptığı basın açıklamasında Alman Futbol Federasyonu’nu kastederek “onlar için kazandığım zaman Alman, kaybettiğim zaman göçmenim” ifadesini kullandı.

Mesut Özil’in milli takımda bir daha oynamayacağını açıklaması Alman kamuoyunu ikiye böldü.

Mesut’un haklı olduğunu düşünenler var.

Mesut’a haksızlık edildiğini, müslüman olduğuna hiçbir zaman gizlememiş olan Mesut’un son 2 yıldır Alman Irkçı Parti AfD’nin hedefinde olduğunun görmemezlik edilmeyeceğini düşünenler yok değil Almanya’da. Mesut’un herhangi bir oyuncu olmadığını, Türklerin Almanya’ya entegrasyonunun bir ispatı olduğu, Alman Milli takımına büyük katkılarının göz ardı edilemeyeciğini ifade eden alman basın mensupları bulunuyor.  Angela Merkel Mesut için “Mesut’un milli takıma büyük katkısı olmuştur, kararına saygı duymak lazım.” ifadelerini kullandı. Diğer yandan Arsenal klubü futbolcusuna sahip çıktı. Tagesspiegel gazetesi Mesut Özil’in gidişini toplumsal ve politik açıdan olumsuz bir gelişme olarak değerlendiriyor.

Mesut Özil’i eleştiren ve kendisinin haksız olduğunu düşünenler yol değil Almanya’da.

AfD yetkililerinden Alice Weidel Mesut Özil’in müslüman-türk entegrasyonunun başarısızlığına en iyi örnek olarak gösteriyor.  Bild gazetesi Mesut Özil’i  açıklamasının ardından yeryden yere vurdu. Kendisini “islamcı bir diktatörlük inşa etmekte olan despot bir lideri” desteklemekle suçladı. Mesut Özil’in “ırkçılık mağduru olduğunu” ifade eden açıklamalar karşısında “ağlayıp sızlayan bir çocuğa” benzetti.  Rusya’da eleme maçlarında göstermiş olduğu performansı da sert ifadelerle eleştirdi.

Özetle Alman kamuoyu Mesut Özil ile birlikte ikiye bölünmüş durumda. Bazı gazeteler ve politikacılar Mesut Özil’in Alman Milli takımından ayrıldığını açıklamasını sert bir şekilde eleştirse de, Irkçılığın halen ülkede ciddi bir sorun olduğunun altını çiziyorlar. Bunda büyük oranda haklılar çünkü son seçimlerde Almanya’da aşırı sağ  AfD partisiyle (Almanya için Alternatif PArti) 1945’ten beri en yüksek oranda oy aldı.

Başta Arsenal olmak üzere, Avrupa’da oynayan pek çok ünlü göçmen futbolcudan Mesut Özil’e destek mesajları geliyor. Bir destekde ünlü yazar Paolo Coelho’dan geldi. Yazar Mesut Özil’e “her zaman sen kazanacaksın ” diyerek destek verdi.

Mesut Özil başarılı futbol kariyerinin yanında Avrupa’da ırkçılığa karşı yeni bir hassasiyeti gündeme getirmiş bulunuyor.

Eski Dünya şampiyonu Almanya Rusya’da gerçekleşen 2018 Dünya Futbol şampiyonasından, hem kötü oynayarak hem erken elenerek büyük bir başarısızlığa imza attı.  Ama esas başarısızlığı 2018 yılında bile ırkçılık hayaletinden kurtulamamış olması.

“O sırada evrenin başka bir yerinde”, eski futbolcu, çiçeği burnunda AKP milletvekili Alpay Özalan meclis’te konuşmasını yapan HDP milletvekili Ahmet Şık’ın üzerine yürüyor ve işaret parmağını sallıyordu.

Zufrieden mein Prezident* (memnun musunuz sayın başkanım?)